İki taraf da bu süreçte mutlaka duygusal çalkantılar yaşayacak, yeni yaşamına adapte olmaya çalışırken zorluklarla karşılaşacaktır ama…
Söz konusu birbirine karşı özel duygular hissetmiş ve zamanla herhangi bir sebepten dolayı yıpranarak ayrılma kararı almış iki insan olduğunda, cinsiyet fark etmeksizin iki tarafın da bu deneyimden üzgün ayrılacağı ortada. İki taraf da bu süreçte mutlaka duygusal çalkantılar yaşayacak, yeni yaşamına adapte olmaya çalışırken zorluklarla karşılaşacaktır. Ancak yine de ayrılık sonrası geçirilen bu zor süreçte hissedilen olumsuz ve yıkıcı duyguların yoğunluğu kadınlarda ve erkeklerde farklı deneyimleniyor olabilir mi?
Bu konuda yapılmış olan bilimsel bir çalışma, ayrılık durumunda deneyimlenen duyguların yoğunluğunda cinsiyetler arası farklılıklar gözlendiğini gösteriyor. Yaşları 18 ile 23 arasında değişen 1000’den fazla kadın ve erkek katılımcıyla yapılan çalışmanın sonuçlarına göre; erkekler kadınlardan daha fazla ayrılık acısı çekiyor ve ayrılık deneyiminin olumsuz etkilerini kadınlara göre çok daha uzun sürede atlatabiliyorlar. Araştırmacılara göre, erkeklerin ayrılık deneyiminden duygusal olarak daha fazla etkilenmelerinin nedeni ayrılık sonrasında kişiliklerinin ve öz-saygılarının zedelendiğini düşünmeleri.
Toplumdaki genel kanı kadınların ayrılık deneyimi karşısında duygusal olarak daha hassas ve kırılgan olduğu yönündeyken yapılan çalışma aslında erkek bireylerin ayrılık deneyimi karşısında daha kırılgan ve hassas olduklarını gösteriyor.
Aslında sonuçların bu şekilde çıkmasında ayrılık acısının ve yas sürecinin kadınlar ve erkekler tarafından farklı algılanması ve deneyimlenmesi önemli bir rol oynuyor. Kadınlar ve erkekler toplumsal cinsiyet rollerinden dolayı iyileşme sürecine de etki eden inanç sistemlerinde ve başa çıkma becerilerinde farklılıklar gösterebiliyorlar. Karşılaştıkları problemleri çözümlemeye çalışırken farklı stratejiler kullanabiliyorlar. Örneğin bir erkek için ayrıldığı sevgilisinin başka bir erkekle birlikte olabileceği düşüncesi, kaybetme duygusunun yarattığı acıdan çok daha yıkıcı ve yoğun olabiliyor. Kadınların da inanç ve düşünce sistemleri aynı deneyim karşısında farklı duygusal tepkiler vermelerini ve bu duyguların yoğunluk derecesini belirleyebiliyor. Bu nedenle ayrılık sonrası kimin daha çok acı çektiği aslında tamamen olayın kişi tarafından nasıl algılandığına, dolayısıyla inanç sistemine ve çocukluğundan beri geliştirdiği zihinsel kalıplara bağlı.
Araştırma sonuçlarının olası bir başka sebebi de kadınların erkeklere göre daha geniş bir destek ağına sahip olmaları. Kadınlar ilişkileriyle ilgili sorunları, yaşadıkları problemleri ve duygularını rahatlıkla arkadaşlarıyla ve sosyal çevreleriyle paylaşabilirken zayıf ve güçsüz görünecekleri düşüncesiyle kendilerini açmaya çekinen erkekler arasında ilişkilere dair olumsuz paylaşımlar çok daha az. Bu nedenle erkekler ayrılık sonrasında ihtiyaç duydukları duygusal desteği bulamıyor ve ayrılık acısını kadınlara göre çok daha yoğun ve uzun süreli yaşamak durumunda kalabiliyorlar.
Sonuç olarak her ne kadar araştırma sonuçları erkeklerin kadınlardan daha yoğun ve daha uzun süreli ayrılık acısı çektiğini gösterse de, temelde bu deneyimin kim tarafından yaşandığı, nasıl yaşandığı, kişinin geçmiş deneyimleri, sosyal çevresindeki destek mekanizmaları ve yaşadığı toplumun değer yargılarıyla ilişkili.
Yorum yap (0)